Televizyonun Kültüre Etkileri

Televizyonun Kültüre Etkileri

Televizyonun Kültüre Etkileri
Kitle iletişim araçlarının birer kültür taşıyıcısıve aktarıcısıolduklarıartık birçok
araştırmacıve bilim adamıtarafından kabul edilmektedir. Günümüzde, bu araçların etkileri
ülkelerin sınırlarınıdahi aşmıştır. Gelişen teknoloji, bu araçlarıdaha güçlü ve daha etkili hale
getirmiştir. Örneğin, uydu yayınlarıyla, Amerika’daki ya da Avrupa’daki bir futbol
müsabakasınıanında izleme olanağıortaya çıkmıştır. Televizyon çağımızın da kitlelere
ulaşan en büyük iletişim aracıdır.

Televizyon insanın zaman ve mekân sınırlılıklarıyla çizili gündelik yaşam
deneyiminin sınırlarınıgeliştiren, geliştirmekle de kalmayıp, bu deneyimin nitel ve nicel
örüntüsünde önemli değişikliklere yol açan bir teknolojik olanaktır. Kitle iletişim araçlarının
gelişme aşamalarıve bireylere ulaşılabilirlikleri göz önüne alındığında, hiçbiri televizyonun
gücüne özellikle de, kısa bir zamanda erişememiştir.
Amerikalıların çoğunun “medya” dendiğinde, ilk olarak televizyon akıllarına
gelmektedir. Amerikalıların çoğu, siyasi bilgilerinin pek çoğunu televizyondan aldıklarınıve
gazetelerden ziyade televizyonlardan almışolduklarıbilgiye inandıklarınıbelirtmektedirler.
1950’li yıllarda Amerika’da gelişen ve yaygınlaşan televizyon, kısa sürede insanların
yaşamlarının önemli bir bölümünü işgal etmiştir. İnsanların haber alma, pembe dizileri
izleme, spor olaylarınıtakip etme, eğlenceli komedileri izlemelerine, diğer taraftan bilgi ve
eğitimlerini artıran yöntemlerde de önemli değişikliklerin olmasına yol açmıştır.
Bütün bu özellikleriyle televizyon, çağımızın en büyük “kültürel üretim” aracı
olmuştur. Çünkü televizyon kendisinden önceki iletişim ve sanat biçimlerini köktenci bir
şekilde etkileşmişve değiştirmiştir. Örneğin, eskiden tek günlük eğlence aracıolan radyo, bu
işlevini televizyona bırakmak zorunda kaldıktan sonra, programcılık yaklaşımıbakımından
büyük bir değişiklik yaşamıştır. Benzer eğilim dergilerde de görülmüş, olabildiğince çok
konuyu kapsayan, mozaik tarzıdergilerin yerini sadece özgül konulara ve hobilere yer veren
dergiler almıştır. Popüler sinema ise, televizyonun sosyal-siyasal baskısıve denetimler
nedeniyle pek ele alamadığışiddet ve cinsellik temalarına olabildiğince kışkırtıcıbiçimde
yönelmiştir. Televizyonun diğer iletişim araçlarıüzerindeki baskıcıve olumsuz tesirleri
günümüzde de devam ederken, özellikle sinema, radyo ve sanat biçimlerinden genişölçüde
faydalanmayısürdürmektedir.

Televizyon, kitle iletişim araçlarıiçinde en fazla tartışmaya konu olan araçlardan biri
olmuştur. Bu tartışmaların çoğu, televizyonun bireyler üzerindeki etkileri üzerine
odaklanmıştır. Televizyonun bireylere etkileri üzerine tartışmalar genel olarak iki kutupta
toplanmaktadır. Bunlar, televizyonun bireyler üzerinde olumlu ve olumsuz tesirleri olmak
üzere ikiye ayrılmaktadır. Fakat tartışmaların odağına televizyonun olumsuz etkileri üzerine
yapılan görüşler oturmuştur. Türkiye’de bu tartışmalar, özellikle özel televizyon kanallarıyla
birlikte oldukça alevlenmiştir. Televizyonun olumlu fonksiyonlarının olduğu yönünde görüş
belirtenler, onu toplumun aynasıolarak görürler. Bununla birlikte, bir toplumun sıkıntıları,
özlemleri, beklentileri, alışkanlıkları, öncelikleri, genel beğeni düzeyi ve yaşama bakıştarzı
o toplumun izlediği televizyon program yapısından anlaşılabilir. Kitle iletişim araçlarıiçinde
en son teknik buluşlardan biri olan televizyon, günümüzde gerek gelişmiş, gerekse
gelişmekte olan ülkelerde eğlence, haber, eğitim, kültür gibi çeşitli gereksinimlerin
karşılanmasında yoğun olarak kullanılan bir araçtır. Zaten televizyonu olumlayan
yaklaşımlar genellikle bu aracın fiziksel ve teknik olanaklarının büyüsüne kapılmışlığışu ya
da bu ölçüde dile getirmişlerdir. Televizyona yönelik olumlu değerlendirmeler genellikle, bu
aracın teknolojik potansiyelinin ön plana çıkarılmaya çalışıldığıgörülmektedir.
Çağımız insanı, televizyon ile kendisine gidilmeyen, kendisinin bize geldiği bir
dünyada yaşamaktadır. Olaylar yaşanmamakta, haber ve görüntü olarak evlerimize birer
meta olarak girmekte, gerçek olaylar, yeniden üretilip belli bir söylem içinde verildiklerinden
toplumsal bir işlev ve anlam kazandıklarıiçin oluşturulan meta, gerçek olaydan daha fazla
önem kazanmaktadır. Televizyonun içeriklerinin düzenlenmesinde hitap ettiği izleyici
kitlesinin sosyal, ekonomik ve kültürel seviyesi önemlidir. Özellikle, izleyici kitlenin
cinsiyet dağılımına bakıldığında bunların çocuklardan, gençlerden ve kadınlardan oluştuğu
görülmektedir.
Televizyon üzerine yapılan eleştirilerde genellikle, programlar ve içerikler ön plana
çıkar. Diğer taraftan televizyon, sadece haber kalitesindeki genel düşüşün sorumlusu olarak
suçlanmakla kalmayıp, politikaya dair genel cehaletten suç ve şiddete, akşam sofrasındaki
muhabbet yokluğuna varıncaya dek tüm toplumsal hastalıklardan sorumlu tutulmaktadır.
Toplumsal olarak konuya bakıldığında, insani ilişkileri güçlendiren değer yargılarıyerini,
televizyonun getirdiği yeni kültürel değerlere bıraktığıgörülmektedir. Televizyon, yabancı
kaynaklıdiziler ve reklamlar aracılığıyla kültürler arasıetkileşimi artırırken, diğer taraftan da
varlıklıülkelerin zengin bireylerinin yaşam ve estetik anlayışınıön plana çıkarmışve zaman
içinde bu değerlerin benimsenmesi yönünde öğretici olduğu görülmüştür.
Kısaca, diyebiliriz ki insanlar, birçok olayıkitle iletişim araçlarından takip etmektedir.
Böylelikle, kitle iletişim araçlarıile önce bir dünya imajıçizilir, ardından da çizilen bu imaj
hakkında ne düşünülmesi gerektiği kitlelere dayatılır. Bir başka deyişle, üzerinde
düşünülecek dünya, bu dünya hakkında düşünülebilecek düşünme biçimleri, çıkar sahibi
bireyler ve gruplar tarafından tayin edilmekte ve kitleler devamlıolarak yönlendirilmektedir.
Artık, yakın çevremiz ve yüz yüze iletişimde bulunduğumuz bireylerle ilgili sahip
olduğumuz bilgiler dışında, dünya hakkında bütün bildiklerimiz veya bildiğimizi
sandıklarımız bize, günlük gazeteler, haftalık dergiler, radyo ve televizyon vb. gibi kitle
iletişim araçlarından aktarılmakta ve benimsetilmeye çalışılmaktadır. Toplumsal ve bireysel
düzeyde düşünüldüğünde, kitle iletişim araçlarının olumsuz fonksiyonlarıyanında, olumlu
fonksiyonlarının da olduğu bir gerçektir.

Bugün en yaygın kullanılan kitle iletişim araçlarından biri olan televizyonu ele alacak
olursak, halka diğer iletişim araçlarından daha fazla ulaştığıbilinen bir gerçektir. Televizyon
özellikle, çocukların ve gençlerin çeşitli sosyal faaliyetlere ayıracağızamanıgasp ettiği için
de sıkça eleştirilmektedir.
Oysa bütün bu eleştirilere rağmen, gerek gelişmiş, gerekse gelişmekte olan ülkelerde
eğlence, haber, eğitim, kültür gibi çeşitli gereksinimlerin karşılanmasında yoğun olarak
kullanılan araçlardan birisi ve hatta en önemlisi televizyondur. Ülkeden ülkeye, değişen
yönetim sisteminin etkisi ile televizyonun bu gereksinimlerden hangisine ağırlık vereceği
belirlenmektedir. Bu sebeple özellikle televizyon, mevcut sistemin en önemli propaganda
aracıdır.
Özellikle televizyon için bir değerlendirmede sosyologlar tarafından yapılmıştır.
Onlara göre, televizyona ayrılan zaman “ölü zaman”dır. Bize göre ise, televizyon bir “boş
zaman oburu”dur. Çünkü artık bireyler, boşzamanlarının büyük bir kısmınıtelevizyonun
karşısında geçirmektedir. Örneğin, günümüz toplumlarında akşamlarıtelevizyon seyretmek
bir gelenek haline gelmiştir.
Ülkemizdeki kitle iletişim araçlarınıgöz önünde bulundurduğumuzda, programların
çoğunun filmler, reklamlar, eğlence programları, dizi filmler, haberler, paparazzi programları
vb gibi konularıiçeren yayınlardan oluştuğu görülmektedir. Bu programlar arasında bizim
kültürümüz ile ilgili programların yok denecek kadar az olduğu da bilinen bir gerçektir. Biz
bu alandaki eksiklikleri hızla gidermek zorundayız. Ayrıca bu durum, sosyal barıştan,
uzlaşmadan uzaktır ve yaygın kullanımıyla “medya”ya karşıhoşnutsuzluğun artmasına da
zemin hazırlamaktadır.
Böyle bir durumda, mevcut kültür, yabancıkültür unsurlarına karşımukavemet
edebileceği ya da insanlara ulaşabileceği kanallardan (kitle iletişim araçlarından) mahrum
kalmışolur. Bireylerin bu noktada bilinçli olmasıve bu araçlara karşı, daha doğrusu kitle
iletişim araçlarının yayınlarına karşı tavrını oldukça net bir şekilde belirlemesi
gerekmektedir.

Posted in Genel.